Anneye Dair

28 Ocak 2019 Pazartesi

Oto koltuğu Sorunsalı- Çileden Çıkan Ebeveynlere Yol Göstermesi Dileğiyle

Bu konuda derin araştırmalar yapıp orta segmentte en iyiler diye kendimce bir kategori oluşturmuştum. İki çocuk üzerinden giderek koltuk sayısı ikiye çıkınca kritere başka etkenler de eklendi ve nihai koltuklarımızı bulduk.

Öncelikli olarak bana göre iyi denilebilecek üç adet oto koltuğu var. Besafe, Britax Römer ve Cybex. İlla ki başka markalar da var ama araştırmalarımda bu üç marka öne çıkmıştı.

Besafe biraz daha pahalı gruptandı. Kullanan arkadaşlarımın çocuklarının konfor bakımından çok rahat ettiklerini söyleyebilirim. 

Britax Römer ve Cybex ise güvenliği konusunda beni daha çok etkileyen ürün grubunda idi. 

Aşağıdaki video hem özellikleri hem de nasıl kullanıldığının bilgileri yer alıyor. Öndeki bar sizi korkutmasın çocuk güvenliği açısından omurgasını korumak adına yapılan bir önlem olduğunu ve kaza simülasyonlarını izlerken evet gerçekten bu bar gerekli hissini bende uyandırdığı için tamam dedim. İki çocuğumda başta bardan hoşlanmadılar ve bir süre ağladılar koltuklarında. Ancak bazı zamanlar dikkatlerini dağıtmaya çalıştık bazı zamanlar görmezden gelmeye çalıştık ama her defasında bunun gerekli olduğunu onlara anlattık bir iki hafta içinde ikisi de alıştı. Zaten sorunu daha çok İstanbul'da trafiğin yoğun olduğu zamanlarda çocuk sıkıldığından yaşadık.

CYBEX Pallas 2 fix Özellikleri ve Kullanım Talimatı Videosu



Sonrasında o kadar alıştılar ki oturur oturmaz öndeki barı istiyordu oğlum. Küçük doğduktan sonra ana kucağından sonra ona barlı sisteme geçtik ve büyüğe 15-36 olanını aldık. Cybex i sevdiğimiz için başka markaya bakma gereği bile duymadık. 


CYBEX PALLAS M FIX (9-36 KG) OTO KOLTUĞU






Kullandığımız diğer oto koltuğu da bu. Cybex kaza testelerinden ödüllerle ayrılmış bir marka. Sadece kaza dayanıklılığı değil ürünün kumaş kalitesi hava alması, yangına karşı dayanıklılığı gibi bir çok faktör var. Beni bu noktalarda cybex memnun etti. 

Bir de son olarak bu tarz ürünlerin 10 yıldan fazla kullanılmaması şeklinde bir şey okumuştum. Çünkü dayanıklılık oranları azaldığından dolayı kazalarda koruyuculuğu azalmasın diye imiş. Gerçi hangi ürün o kadar dayanıyor ki bu devirde diye aklımdan geçirmedim desem yalan olur. Bir de aklımın bir ucundan kapitalizmin oyunları bunlar aynı ürünü iki çocuğa kullanma da yeni ürün al diye de söylenmiş olabilir diye geçiriyorum. 
Neyse siz çok aldırmayın benim kafamın içinden geçen düşüncelere :) Verdiğim bilgiler umarım koltuk almayı düşünüpte bilgi denizinde dalgalarla ordan oraya savrulan aklı karman çorman olmuş ebeveynlerin işine yarar. 

16 Ekim 2018 Salı

Rüzgar gibi geçti herhalde beni en çok etkileyen kitapları sıralasam ilk üçe kesin girerdi. Neden olduğuna dair net bir savım yok ama belki okuduğum dönemde böyle bir sürükleyici kitap okumaya ihtiyacım vardı ve bu kitap da tam istediğimdi. Belki de zaten kitap her türlü kendini okuturdu. Bilemiyorum. Bildiğim birşey varsa o da Scarlet ve Butler'ın hikayesi de o dönemin yankilerini anlatan detaylar da çok çok çok etkileyiciydi. Butler da pek bir karizmaydı ya...

Kitabı okuduğumda yurtta kalıyordum ve o kadar sürükleyiciydi ki okula gidememiştim kitabı bitirmeden... Tamam kabul belki ben biraz suyunu da çıkarmış olabilirim :)

Bu arada size söylemiş miydim kitap çok sürükleyici diye :))

rüzgar gibi geçti ile ilgili görsel sonucu




15 Ekim 2018 Pazartesi

Kafka'dan Gelsin " DÖNÜŞÜM"

Merhaba okuduğum yüzlerce, binlerce kitabı zamanında arşivlemediğim bir şekilde hakkında fikir yürüttüğüm fikirleri (burda anlatım bozukluğu var :) ama bozukluğumla kalmasını istiyorum)  bir yerlere kaydedip açıp bakma imkanım olmadığı için yeni okuduklarımı veya tekrardan okuduklarımı buraya not almak istedim.

Başlangıcı Franz Kafka "Dönüşüm" ile yapıyorum. Öncelikli olarak kitabın içeriği ile değil de dışı ve yayınevi ile ilgili bir iki kelamım var.

Yayın evinden kaynaklandığını düşündüğüm sıkıntı dört beş kere yazım hataları ile karşılaşmış olmam, seksen sekiz sayfa bir kitap için bu durumun biraz fazla olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca sonradan yaptığım araştırmalarda dikkatimi çeken nokta Kafka'nın özellikle böcek resminin kapak olarak kullanılmamasını belirttiğine dair yazıyla karşılaştım ama günümüzde birçok yayınevinin böcek resmini kullandığını gördüm. Yazarın bu konuda hassasiyetini belirtmesine rağmen aynı hassasiyeti göstermeyen yayınevlerine pek bozuldum. Burda çeşitli atasözleri aklıma gelse de yazmıcam :)

İçeriğe gelince şaşkınlık içinde hadi bakalım bu hikaye nereye gidiyor diye okuduğum kitap bir çırpıda bitti. Belli noktalarda aklım daha bir karıştı, kardeşinin başta Gregor Samsa'yı sahiplenmesi ama sonradan onun gitmesini istemesi ve babasının Samsa'dan kurtulmak için onu yaralaması içimde garip duygular uyandırdı. En son da hizmetçiye ayar oldum. Hizmetçiyi derin devlete benzetmeleri de yok artık dedirtti ama düşününce neden olmasın fikri de uyanmadı değil.

Sistemin dışına çıkarsanız sistem sizi bir süre sonra böcek gibi görmeye başlar ve sizi dışlar diyor... Ağır sözler var...


6 Ağustos 2018 Pazartesi

Yuhhh 4 sene mi olmuş!!!!

Aradan geçen oncaaaaa zamandan sonra blogumun kıymetini anlayıp geri döndüm.

Geçen gün yaw ben bir günlük tutayım dedim ama sürekli yanımda mı diye uğraşmayayım dedim dedim aa bi dakka dur blog var. Sonra bir de sürekli çevremden çocuk bakımı, kitap, kişisel gelişim ve beslenme konularında sorular alıp herkese aynı şeyleri defalarca kez yazdığımı ve anlattığımı farkettim e bunun için de blog var.

Bir de en çok dert yandığım mevzu şu internet ortamında bilginin sürekli değişmesi ve gelişmesi ile artık iki ay önce öğrendiğin mevzunun sonrasında eski bilgi olması ama günün birinde tekrar eskinin kıymete binmesiyle mevzunun vintage değerini kazanması yüzünden her şeyi kaydedeyim diyorum. (Yazar burda ne dediğini kendisi de anlamadı eheheh)

Kaydedeyim ki eskiden ne yer ne içer ne okurdum bileyim kendi kişisel yolculuğuma göz attığımda artılarımı eksilerimi daha güzel analiz edeyim. Olmuş muyum çok mu başındayım söyleyebileyim. Olabilmek için daha kaç fırın ekmek yiyeyim bileyim (Ne ekmeği ya biri ekmek mi dedi, ekmeği bırakalı çok oldu, ama pastaya asla hayır demem :))

işin özeti buraya yazmak için çokça nedenim var. O yüzden nabıyoruz gençler ekşicilerin tabiriyle "hadi yeşillendirelim buraları :)". Yok yok canım siz stres olmayın ben kendim çalar kendim oynarım. Hem ben çalmakta çok iyi olmasam da oynamakta çok iyiyim.

Bu dört yılda kayıplarımla, kazançlarımla, artılarımla, eksilerimle, gelenlerle ve gidenlerle daha iyi bir ben olma yolunda mücadelem son gaz devam ediyor. Aşağıda bu dört senenin getirdiği en güzel hediye var. I koskocaman kalp Yağız Alp

28 Ocak 2014 Salı

Gulmuyorsam nedeni var!

Bir arkadasım vardi benim, garip davranislari vardi. Hayatinin sirlarini birden dokerdi olmadik yerde, biz kem kum, toplum deger yargilarindan siyirmisti kendini iyi niyetliydi ozunde.Onu dusununce aklima gelen ilk sifat; farkli…

Bir gun beni evlerine cagirdi beraber film izlemeye, fight club i izletmisti bana :) Deli gibi film izlerdik beraber, piyasadaki kult filmlerin cogunu elden gecirmistik. Mevzu bu degil, eve girdim ve anneyle tanistirdildim anne hic gulumsemiyor, kaslarini catmaktan artik o bolgeler kirisiklik halini almis sanki istese de gulemezmis gibi artik. Babayi gordum onla da tanistirildim, o da cok farkli degil ama catik kasli degil de buruk daha cok. Nasil bir aile bu ya demistim, bana cok farkli gelmisti. Beraber yemek yemiyorlar, evden hic ses cikmiyor, herkes her isini tek basina sessizce yapiyor, televizyon bile izleyen yok.

Uzerinden yillar gecti o arkadasla yollarimiz ayrildi ve artik gorusmuyoruz. Simdi neden mi yazdim bu postu, anne olunca anlarsiniz!!!!



 Anladim ben de :(( o evdeki sessizlik dort yasindayken kaybettikleri ogullari icindi. Ona saygisizlik etmek istememisler hayati sadece gecistiriyorlardi. Tam oyun oynama caginda civil civil olan o ev birden derin bir huzne gomulmustu. Arkadasim da o yuzden garip davraniyordu, cunku kardesini kaybettiginde o ondan sadece birkac yas buyuktu. Belki acilariyla kizlariyla bile ilgilenemediler. O ne derin bir huzunmus oysaki. O ev sonsuza dek yas tutacakti anne ve babasi icin. Halbuki bana ne kadar da itici gelmislerdi o zaman, eve gelene bile gulmuyorlar diye, gulmemelerinin nedeni varmis :( O zaman üniversite öğrencisi idim onbeş yıl öncesinin onlar için dün kadar taze olabileceği aklımın ucundan bile geçmemişti. Hüzün vardı o evde yaşanamamış günlere duyulan bir sitem gülmeyi unutan insanlar vardı :((